CÜNEYT GÖKÇER’İ KAYBETTİK.
1920 yılında, Malatya’da doğan Cüneyt Gökçer, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Ankara Devlet Konservatuarı Müdürlüğü, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü Başkanlığı gibi görevlerde bulundu. Gökçer, yaklaşık 20 operanın rejisini yapmıştır. 1959 ile 1997 yılları arasında, Richard Strauss’un Salome`sinden başlayarak Çetin Işıközlü’nün Dudaktan Kalbe adlı operasına kadar yönettiği operalarla bu alanda başarılar kazanmıştır. Ünlü sanatçı Ayten Gökçer’in eşi olan Gökçer, yurtiçinde aldığı sayısız ödülün yanısıra 1981 yılında Devlet Sanatçısı unvanını da almıştır. Yurtdışında ise, 1963’de Yunanistan Krallığı’nın l. Georges nişanının ‘Oficcier’ rütbesiyle, 1970’te İtalya Cumhurbaşkanlığı tarafında Commandatore nişanıyla ve daha sonra Polonya Kültür Nişanı ile ödüllendirildi. Cüneyt Gökçer 23 Aralık 2009 tarihinde Ankara da tedavi gördüğü hastanede solunum yetmezliği nedeniyle hayata veda etti.
“Tiyatro birlikte yaratılan, her gece yeniden bir araya gelerek var edilen bir sanat olayıdır.
Ne Yazarı, ne rejisörü, ne oyuncusu, ne de seyircileri tek başlarına onu var edemezler.
İster bir çatı altında, ya da çatısız bir anfide, hatta bir parkta, bir bahçede o hep birlikte yaratılır. İşte bu birleşme ve paylaşma başka hiçbir sanatta yoktur.
Tiyatro çağlar boyunca insanlara aynı anda nefes tutturan, aynı anda soluk verdiren, aynı anda güldüren, ağlatan, aynı anda düşündüren bir güçle, mucizeyle var olmuştur.
O saat gelince, aynı heyecanı paylaşmak için yüzlerce insan sözleşmişçesine tiyatroda buluşmak için evlerinden çıkarlar. sahnenin gerisinde onları bekleyen, nefeslerini tutmuş ışıkçılar, dekorcular, oyuncular vardır. Salon ışıklar alınır. Açılan yalnızca bir perde değildir. O yeni dünyanın duvarı, sihirli bir aynanın buğusu, ya da yeni bir ufkun sisidir. İşte bu anda her şey birlikte var olmuştur.Bu var oluştan mutlu bir doyum doğar. Sanatçı seyircisine duygu, heyecan, düşünce verir. Seyirci bunları algıladığını sanatçısına hissettirir. İşte Köprü kurulmuştur. şimdi nabızlar tek bir kalbe bağlanmıştır. Nefes aynı nefestir.
İyiyle kötünün, doğruyla yanlışın, güzelle çirkin, sevgiyle nefretin, cömertlikle cimriliğin, aşkla kinin, özveriyle bencilliğin,dostlukla düşmanlığın ve daha sayamayacak kadar çok düşünce ve duygunun anlatıldığı tiyatro, hayatın bir provası değil midir?
Burada gerçek hayatla kaynaşan tiyatronun gerçeği ortaya çıkar.
İşte bunun için bize ayna olan, bize yeni bir dünya, yeni bir ufuk açan, bizi, insana yakışan yüce duygu ve düşüncelerde birleştiren tiyatro, toplumsal bir mucizedir.
İşte bunun için birleşmeye en çok muhtaç olduğumuz bu dönemde tiyatronun işlevi daha da büyük bir anlam kazanır.”
Cüneyt GÖKÇER
Devlet Sanatçısı
27 MART 1982
çok üzüldüm